Ana içeriğe atla

HARFLER



HARFLER

1.HARFİN TARİFİ:

    “Harf” ( اَلْحَرْفُ) sözlükte;taraf, bir şeyin ucu ve kenarı demektir. Çoğulu huruf veya ahruftur.

     Tecvid ıstılahında, “harf, bir mahrece dayanarak çıkan sese” denir. Nefesin, irade ve istek ile, ses tellerine çarparak çıkmasına “ses” denir. Eğer bu ses, mahreçlerden birine dokunup çıkarsa, buna da “harf” denir.

     Kur’an harflerinin tamamı sessizdir. Bu harfleri seslendiren ve dilimizdeki sesli harflerin yerini tutan işaretlere de “hareke” denir. Hareke, hareket, kımıldamak anlamındadır; sükunun zıddıdır. Harekesi bulunan harfe müteharrik, harekesi bulunmayan harfe de sakin denir.

 2.HARFLERİN KISIMLARI:

  2.1.ASLİ HARFLER ( اَلْحُرُوفُ الْاَصْلِيَّةُ) :

   Bunlar, bilinen 29 hece harfleridir.

ا  ب  ت  ث  ج  ح  خ  د  ذ  ر  ز  س  ش  ص  ض  ط  ظ  ع  غ  ف  ق  ك  ل  م  ن  و  ه  لا  ي

  2.2.FER’İ HARFLER:

   Asli harflerden ayrı olarak, Kur’an-ı Kerim’de bulunan bu harfler beş çeşittir. Fer’i harflerin (diğer harfler gibi yazıda gösterilen şekli) yoktur, isimleri ve sesleri vardır.

 

2.2.1. HEMZE-İ MÜSEHHELE (اَلْهَمْزَةُ الْمُسَهَّلَ ):

   Teshil; kolaylaştırmak, yumuşak hale getirmek anlamındadır.

   Hemze-i Müsehhele; teshil olunan (kolaylaştırarak okunan) hemze demektir. Yan yana gelen iki hemzeden ikincisini, hemze ile harekesi cinsinden olan elif veya ya veya vav arasında okumaktır. Buna göre, ikinci hemzenin harekesi üstün ise bu ikinci hemze, hemze-elif arası; esre ise hemze-ya arası, ötre ise hemze-vav arasında bir ses ile okunur.

Hemze-i müsehhele üç çeşittir:

      1.Hemze ile elif arası okunan hemze-i müsehhele: (   ( ءَاَعْجَمِيّ(Fussilet 41/44) kelimesindeki ikinci hemze böyledir. (Asım kıraatında da vardır. Buradaki hemze, keskinliği giderilerek, belli belirsiz okunur.)

     2. Hemze ile ya arası okunan hemze-i müsehhele: (اَئِنَّكُمْ)kelimesindeki ikinci hemze bu çeşit bir harftir.

     3. Hemze ile vav arası okunan hemze-i müsehhele: (اَؤُنَبِّئُكُمْ) kelimesindeki ikinci hemze böyledir. Son iki vecih, Asım kıraatında yoktur.

2.2.2. ELİF-İ MÜMALE (الاَلِفُ الْمُمَالَةُ)  :

    İmale; bir şeyi bir tarafa eğmek, meylettirmek anlamındadır. Tecvid ilminde, fethayı kesreye ve elifi ya’ya meylettirerek seslendirmeye denir.

    Elif-i mümale, imale olunan elif demektir. Bu, elif-ya arasında (elif’i ya’ya meylettirmek suretiyle) okunan fer’i bir harftir.

    İmale iki kısma ayrılır:

      1.İmale-i Suğra (küçük imale): Med harfi olan elif’i, ya’ya meylettirme işlemi, elif’e daha yakın bir şekilde oluyorsa, buna imale-i suğra denir. Verş, مُوسى – يَغْشَى – اَلْهُدَى gibi kelimeleri böyle okumuştur.

     2. İmale-i Kübra (büyük imale): Elif’i ya’ya meylettirme işlemi, ya’ya daha yakın bir tarzda yapılıyorsa, buna da imale-i kübra denir. Kıraat imamlarından bilhassa Hamze, Kisai ve Halefü’l Aşir’in bu tür imaleleri çoktur. (اَلْهُدَى – يَخْشَى – اَتَى) (aynı kelimede hem imale-i suğra hem de imale-i kübra veçhi bulunabilir.)

  

   Asım kıraatının Hafs rivayetinde sadece (مَجْرَيهَا) (Hud 11/41) kelimesinde imale yapılmaktadır. (Buradaki “ra” ince okunur ve med harfi olan “elif/elif-i maksure, “ya” ya meylettirerek bir elif miktarı uzatılır.)

2.2.3. SAD-I MÜŞEMME (اَلصَّادُ اَلْمُشَمَّةُ):

   Buradaki işmam; ötre harekeye işaret etmek için yapılan işmam olmayıp, sad (ص) harfini  ze (ز) harfine karıştırmak demektir.

   Sad-ı müşemme, işmam olunan sad demektir; Sad’ın mahrecinden nakıs (eksik) bir sad, ze’nin mahrecinden de nakıs bir ze çıkarılır ve ikisi birbirine karıştırılır ki, bu karışımından, başka kamil(tam) bir harf çıkar; işte bu sad-ı müşemmedir. Asım kıraatında yoktur.

   İmam Hamze’nin ravisi Halef, bütün (صِرَاطَ) ve (اَلصِّرَاطَ) kelimelerini; Hallad ise sadece Fatiha’daki (اَلصِّرَاطَ) kelimesini sad-ı müşemme ile okurlar. Hamze, Kisai, Ruveys ve Halefü’l-Aşir; kendisinden sonra harekeli dal (د) gelen ve bir kelimede bulunan sakin sad’ları (قَصْدُ – يَصْدِفُونَ – اَصْدَقُ)  işmam ile okurlar.

 

2.2.4. LAM-I MUĞALLAZA (اَللاَّمُ الْمُغَلَّظَةُ):

    Tağliz; kalınlaştırmak, iri yapmak gibi manalara gelir.

    “Lam-ı muğalleza”, kalın okunan lam demektir. Sakin veya meftuh olan ص – ط – ظ  harflerinden sonra gelen meftuh lam(ل) ‘ın kalın okunmasıdır. Asım kıraatında yoktur. Bu tarz okuyuş Verş’e aittir.

 (اَلطَّلاَقُ – اَلصَّلَوةُ)gibi.

    Ayrıca fetha ve zamme harekeden sonra gelen lafzatullah’ın lamının kalın okunmasında da bütün kıraat imamları ittifak etmiştir. نَصْرُاللّ

2.2.5. NUN-İ MUHFAT (اَلنُّونِ الْمُخْفَاةُ):

     İhfa, gizlemek anlamına gelir.

     Nun-i muhfati ihfa olunan (gizlenen) nun demektir. Zatı gidip ğunnesi kalan nun şeklinde tanımlanır.

     İhfa harflerinden önce gelen sakin nun’un ihfa edilmesidir ki bu, bildiğimiz ihfa-i lisani’dir. (اِنْ كُنْتُمْ) Bütün kıraatlerle birlikte Asım kıraatında da vardır. 


                                                   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İZHAR

İZHAR: 1-TANIMI:     Sözlükte, “ ortaya çıkarmak, açıklamak ” anlamlarına gelmektedir.     Istılahi manası, “ Tenvin veya sakin nundan sonra ا – ح – خ – ع – غ – ه harflerinden birisinin gelmesiyle oluşan tecvittir. ” İzharın Arapça manası ise: اَلإِظْهَارُ: هُوَ الْاِنْفِصَالُ تَبَاعُدًا بَيْنَ الْحَرْفَيْنِ İzhar: İki harfin arasını birbirinden uzaklaştırarak ayırmak (birbirine katmadan açıkça okumak) demektir . ÖRNEK: لِمَنْ خَشِىَ (Burada Sakin nundan sonra izhar harflerinden olan خ harfi gelmesiyle izhar gerçekleşmiştir.) Not: İzhar harflerinin tekerlemesi; الَّله    -    حَىٌّ    -    خَالِقٌ    -    عَدلٌ    -    غَنِىٌّ    -    هَادٍ ا     -     ح        -     خ   ...

İHFA

İHFA 1-TANIMI:     İhfanın sözlük anlamı “ Bir şeyi gizlemek, örtmek ” demektir. Terim anlamı ise , “ Tenvin veya sakin nundan sonra ت – ث – ج – د – ذ – ز – س – ش – ص – ض – ط – ظ – ف – ق – ك harflerinden birisinin gelmesiyle meydana gelen tecvittir. ”     İhfanın Arapça tanımı; الأِخْفاَء: حَالَةٌ بَيْنَ الْاِظْهَارِ وَالْاِدْغَامِ عَارِيَةٌ عَنِ التَّشْدِيدِ مَعَ بَقَاءِ الْغُنَّ “İhfa: Gunneyi belirtmek suretiyle, şeddeden uzak idğam   ile  izhar arasında bir okuyuş şeklidir.”       ÖRNEK: عَنْ صَلَاتِهِم          (Burada Sakin nundan sonra ihfa harflerinden olan ص harfinin gelmesiyle ihfa meydana gelmiştir.) 2-İHFANIN ÇEŞİTLERİ:    İhfa, “ Harfte oluşan ihfa ” ve “ Harekede oluşan ihfa (İhtilas) ” olarak ikiye ayrılmaktadır.    Harfte oluşan ihfa kendi içerisinde üçe ayrılmaktadır: 2.1. HARFTE OLUŞAN İHFA : 2.1.1.İHFA-İ LİSANİ (D...

MAHREÇLER

MAHREÇLER 1.MAHRECİN TARİFİ     Mahrec (اَلْمَخْرَجُ) sözlükte, çıkış yeri anlamında kullanılmaktadır.  Tecvid ilminde, harfin çıktığı yere mahreç denir.     Mahreclerin sayısı üzerinde ihtilaf edilmiştir. Ferra (207/822) ve  İbn Keysan (299/912) gibi bazı alimler 14; Sibeveyh (180/796), Ebu Amr ed-Dani (444/1053) ve Ca’beri (732/1332) gibi bazı alimler 16; Halil b. Ahmed (170/786) ve İbnü’l-Cezeri (833/1429) gibi bazı alimler de 17 olduğunu söylemişlerdir.     Mahreclerdeki sayı farklılığı, kimi bilginlerin cevf’i mahreç bölgesi olarak görmemelerinden ve (ن – ل – ر) harfleri için tek mahreç kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır. 2. MAHRECİN KISIMLARI   2.1- MAHREC-İ MUHAKKAK:    Harfin sesi, mahreç bölgelerinden birisine temas ederek çıkıyorsa bu yere, mahreç-i muhakkak denir. Hece harfleri n in tamamının mahreci böyledir.   2.2- MAHREC-İ MUKADDER:    Harfin sesi, belirli bir ...

LAHN (OKUYUŞ HATALARI)

LAHN 1.LAHN’IN TANIMI:    Lügat anlamı, “ hata etmek, doğrudan sapmak ” anlamına gelmektedir.    Istılah manası ise “ Lahn, Kur’an-ı Kerim’i okurken harflerin sıfatlarında, harekelerinde, sükunlarında ve tecvid kaidelerinin uygulanmasında yapılan hatalara ” denir. 2. LAHN’IN ÇEŞİTLERİ:    Lahn’ın celi ve hafi olmak üzere iki çeşidi vardır. 2.1. LAHN-I CELİ:     “ Açık / Fahişe hata ” demektir. Harflerin mahreçlerinde lazımi sıfatlarında, harekelerinde ve sükunlarında yapılan hatalardır.   Kur’an’ı düzgün okuyanların anlayabilecekleri hatalardır.     a- Mahreç ve Sıfat konusunda:   Ta ( ط ) harfini dal ( د ) okumak gibi.     b- Hareke konusunda:   اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ    ayetindeki te ( ت ) harfini zammeli olarak okumak gibi.     c- Sükunlar konusunda: وَلاَ حَرَّمْنَا  ‘yı وَلاَ حَرَّمَنَا  şeklinde okumak gibi.     Veya harf zi...

HZ. ADEM

  HZ.ADEM 1. Peygamberin Kimliği ve Tarihî Konumu   Hz. Âdem (a.s.), İslam inancına göre yeryüzüne gönderilmiş ilk insan ve ilk peygamberdir. Onun şahsında, insanın yaratılışı, ilahi emanet taşıyıcılığı ve dünya hayatındaki misyonu somut bir şekilde vücut bulmuştur. Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde, özellikle Bakara, A’râf, Tâhâ ve Sâd surelerinde, Hz. Âdem (a.s.)’ın yaratılışı, meleklerle olan ilişkisi, İblis’in ona düşmanlığı ve yeryüzüne inişi ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Bu anlatımlar, Hz. Âdem (a.s.)’ın yalnızca biyolojik bir başlangıç figürü olmadığını, aynı zamanda insanlık tarihinde ilahi hikmetin ve kulluk bilincinin ilk taşıyıcısı olduğunu göstermektedir.    Allah Teâlâ, Hz. Âdem (a.s.)’ı yaratmadan önce meleklerine, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” (Bakara, 2/30) buyurarak, insanın ilahi bir misyonla yaratıldığını bildirmiştir. Halife kavramı, insanın yeryüzünde Allah’ın emirlerini ve hükümlerini uygulamak, adaleti sağlamak ve yeryüzünü i...