Hz.
Âişe’nin Evlilik Yaşı Meselesi: Tarihî, Rivayet Temelli ve Eleştirel Bir
Değerlendirme
Giriş
Hz. Peygamber’in üçüncü eşi olan Hz.
Âişe’nin evlilik yaşı, İslam tarihinin en fazla tartışılan meselelerinden
biridir. Bu konuda klasik hadis ve siyer kaynaklarında yer alan bilgiler ile
modern çağın çocukluk kavramı ve sosyokültürel algısı arasında ciddi bir
farklılık göze çarpmaktadır. Özellikle oryantalist literatürde ve modern
eleştirilerde, Hz. Âişe’nin yaşı üzerinden Hz. Peygamber’in şahsiyetine yönelik
ithamlar söz konusu olabilmektedir. Bu çalışmada, söz konusu rivayetlerin
güvenilirliği, tarihî bağlam, alternatif görüşler ve günümüz tartışmaları
bütüncül bir yaklaşımla ele alınacaktır.
1.
Rivayetlerin Değerlendirilmesi
Hz. Âişe’nin evlilik yaşıyla ilgili
en yaygın bilgi, onun altı yaşında nikâhlandığı ve dokuz yaşında zifafın
gerçekleştiğidir. Bu bilgi başta Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim olmak üzere
birçok hadis mecmuasında yer almaktadır. Rivayet, bizzat Hz. Âişe tarafından şu
şekilde nakledilmiştir:
"Resûlullah benimle ben altı
yaşında iken evlendi. Dokuz yaşımda zifaf yaptı."
Bu rivayet isnad açısından güçlü bir
yapıya sahiptir ve hadis ilminde “müttefakun aleyh” (Buhârî ve Müslim’in ortak
rivayeti) olduğu için sahih hadislerin en yüksek derecesi olarak kabul edilir.
Ancak metin (içerik) açısından bazı eleştiriler söz konusudur. Eleştirilerin
temelini, Hz. Âişe'nin yaşıyla ilgili bu rivayetin başka sahih rivayetlerle
veya tarihsel gerçekliklerle ne ölçüde örtüştüğü oluşturur.
1.1.
Rivayetin Sened Açısından Durumu
İlgili rivayetlerdeki raviler
arasında Hişâm b. Urve gibi güvenilir isimler bulunmaktadır. Ancak bazı hadis
tenkitçileri, Hişâm b. Urve’nin yaşlılık döneminde, özellikle Irak’a
yerleştikten sonra rivayetlerinde bazı zayıflıkların ortaya çıktığını ileri
sürmüşlerdir. Bu bağlamda, Ebû Reyye ve Mevdûdî gibi araştırmacılar, Hişâm’ın
Irak döneminde hafızasının zayıfladığına ve söz konusu rivayetlerin çoğunun bu
döneme ait olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Bununla birlikte İmam Züheyr, Malik
b. Enes gibi erken dönem muhaddisler, Hişâm’ı güvenilir kabul etmişlerdir. Yani
sened açısından rivayetin “zayıf” sayılmasını gerektirecek genel bir kanaat
oluşmamıştır.
1.2.
Rivayetin Metin Açısından Eleştirisi
Metin tenkidi açısından
değerlendirildiğinde, Hz. Âişe’nin 9 yaşında zifafının gerçekleştiğini bildiren
rivayetle Hz. Peygamber’in hicretten önceki yıllarda Hz. Âişe’yi gördüğü ve bu
sırada Hz. Hatice’nin hâlâ hayatta olduğu şeklindeki bazı siyer rivayetleri
arasında çelişki ortaya çıkmaktadır. Zira bu durumda Hz. Âişe’nin evlilik yaşı
daha büyük olmalıdır.
Ayrıca, Hz. Âişe’nin kendisinin,
Bedir ve Uhud savaşlarında bazı faaliyetlerde bulunduğunu, hadis rivayetlerinde
yer alan sözlerinden anlamaktayız. Bu faaliyetler, savaş ortamında belirli bir
yaş ve fiziksel yeterlilik gerektirdiğinden, rivayet edilen yaşla tam bir uyum
göstermeyebilir. Nitekim İbn Sa’d’ın Tabakât adlı eserinde, Hz. Âişe’nin
Bedir’e katılmak istediği ama küçük bulunduğu için izin verilmediği, Uhud’a ise
su taşıma hizmetleri için katıldığı belirtilir.
1.3.
Rivayetin Tek Kaynaklı Olması
Hz. Âişe’nin evlilik yaşıyla ilgili
rivayetlerin büyük bölümü onun bizzat kendisine dayanmakta ve aynı rivayet
zinciri üzerinden aktarılmaktadır. Yani, bu bilgi farklı sahabeler veya tarihî
olaylar aracılığıyla müteaddit kanallardan gelen "mütevâtir" bir
mahiyet taşımamaktadır. Bu da rivayetin "ahad haber" kategorisinde
değerlendirilmesini gerektirir ki bu tür haberler itikadî meselelerde değil,
amelî meselelerde delil kabul edilmiştir.
Özellikle çağdaş hadis
eleştirmenleri, bir haberin sahih kabul edilmesinin onun tarihsel doğruluğu
anlamına gelmeyebileceğini, çünkü sened sahih olsa dahi metinde tarihî bağlamla
uyumsuzluk olabileceğini belirtmektedirler.
1.4. Rivayetlerin Siyer Literatürüyle Uyumu
Siyer kaynaklarında, Hz. Âişe’nin
evlilik sürecine dair anlatılar rivayetlerle genellikle paralellik arz
etmektedir. Ancak doğrudan yaş belirtilmeyen bazı siyer rivayetleri, Hz.
Âişe'nin daha büyük yaşta evlenmiş olabileceğine dair çıkarımlara da imkân
tanımaktadır. Bu tür çıkarımlar özellikle İbn Hişâm, İbn Sa’d ve Taberî gibi
müelliflerin eserlerinde görülebilir.
2.
Alternatif Tarihî Veriler
Hz. Âişe’nin evlilik yaşıyla ilgili
rivayetlerin dışında, dönemin kronolojisine ve sahâbîlerin yaşlarına dair diğer
veriler üzerinden yapılan bazı tarihsel analizler, bu rivayetlerin yorumunu
farklılaştırma imkânı sunmaktadır. Bu alternatif veriler, özellikle Hz.
Âişe’nin doğum yılına dair yapılan kronolojik değerlendirmelerle ve ailesinin
diğer bireylerinin yaşlarıyla ilişkilidir. Aşağıda bu verilerden bazıları
sistematik biçimde ele alınmıştır.
2.1.
Esmâ bint Ebî Bekir’in Yaşı Üzerinden
Hz. Âişe’nin ablası Esmâ bint Ebî
Bekir’in yaşı üzerinden yapılan çıkarımlar, en sık başvurulan
karşılaştırmalardandır. İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı eserinde
verdiği bilgiye göre, Esmâ hicret yılında 27 yaşındaydı:
"Esmâ bint Ebî Bekir, hicret
yılı itibarıyla 27 yaşında idi ve Hz. Âişe’den 10 yaş büyüktü."
Bu durumda Hz. Âişe’nin hicret
yılında 17 yaşında olması gerekir. Hicretten üç yıl sonra (Medine döneminde)
evliliğin gerçekleştiği bilgisiyle bu hesap birleştirildiğinde, zifafın
gerçekleştiği yıl Hz. Âişe'nin yaşının 19-20 civarında olduğu sonucu ortaya
çıkar.
Bu hesaplama, klasik rivayetlerdeki
"9 yaş" bilgisiyle çelişmektedir. Bu sebeple bazı araştırmacılar,
hadis rivayetindeki yaş bilgisinin ya yanlış anlaşılmış ya da sonradan metne
dâhil edilmiş olabileceğini ileri sürmüşlerdir.
2.2.
Hz. Âişe’nin Önceki Nişanı
Siyer kaynaklarına göre Hz. Âişe,
Hz. Peygamber’le evlenmeden önce Cübeyr b. Mut’im ile nişanlıydı. Bu bilgi,
onun küçük bir çocuk değil, evlenme çağına gelmiş bir birey olduğunu
düşündürmektedir. Cübeyr’in ailesi, Ebû Bekir’in Müslüman oluşundan sonra bu
nişanı bozmuştur.
O dönemde nişanların çocuk yaşta yapılması
nadir değilse de, nişanın ardından kısa süre içinde evlilik beklenirdi. Bu
bağlamda, Hz. Âişe’nin evlilik çağına yakın bir yaşta olması gerektiği
düşünülür.
2.3.
Hicretten Önce Vahyin Etkisini Anlayacak Yaşta Olması
Hz. Âişe’nin, Mekke döneminde inen
bazı ayetlerle ilgili yorumlarda bulunmuş olması ve vahyin inişine dair
hatıralar nakletmesi, onun İslam'ın ilk yıllarında yaşını anlamlandıracak bir
seviyede olduğunu göstermektedir. Örneğin, “İlk mü’min kadınlardan biri olduğu”
yönünde rivayetler vardır. Eğer Hz. Âişe gerçekten hicretten kısa bir süre önce
doğmuş olsaydı, Mekke dönemine dair bu tür hatıraları taşıması mümkün olmazdı.
2.4.
Bedir ve Uhud Gazvelerine Katılım
Hz. Âişe, Bedir Gazvesi’ne katılmak
istemiş, ancak yaşça küçük bulunduğu için kabul edilmemiştir. Uhud Gazvesi’ne
ise katılmış ve savaş sırasında orduya su taşımıştır. Bu faaliyet, fiziksel ve
duygusal olgunluk gerektirir. Eğer zifafın gerçekleştiği dönemde 9 yaşında
olmuş olsaydı, Uhud Gazvesi zamanında henüz 10 yaşında olması gerekirdi. Bu ise
askeri seferde aktif görev almasıyla çelişmektedir.
2.5.
Doğum Yılı Üzerinden Yapılan Tarihsel Hesaplamalar
Bazı araştırmacılar, Hz. Âişe’nin
doğum yılını miladi takvime göre hesaplamaya çalışmışlardır. Bu hesaplamalarda,
Hz. Âişe’nin doğum tarihi genellikle h. 4 yıl önce (yaklaşık M. 614) olarak
verilir. Eğer bu doğru kabul edilirse, hicret yılı olan 622 yılında Hz. Âişe
yaklaşık 8 yaşında olur. Bu durumda zifafın gerçekleştiği yıl 11 yaşına denk
gelir ki bu, klasik rivayetle yakınlık gösterse de yukarıda zikredilen
verilerle çelişkilidir.
Ancak başka rivayetlere göre, Hz. Âişe’nin İslam'dan önce doğduğu, hatta bazı müşriklerin onun üzerinden Ebû Bekir’e baskı kurmaya çalıştıkları da aktarılmıştır. Bu rivayetler onun daha büyük yaşta olduğunu destekleyen dolaylı delillerdir.
3.
Arap Toplumunda Evlilik Yaşı ve Ergenlik
Hz. Âişe'nin evlilik yaşıyla ilgili
rivayetlerin anlaşılabilmesi, sadece bireysel veriler üzerinden değil, aynı
zamanda 7. yüzyıl Arap toplumunun sosyokültürel yapısı çerçevesinde
değerlendirilmelidir. Bu dönemde çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik gibi
çağların sınırları, modern pedagojik ya da psikolojik normlardan oldukça
farklıydı. Dolayısıyla Hz. Âişe’nin evliliğini modern çağın çocuk hakları ve
yaş algısıyla değerlendirmek anakronik (tarih dışı) bir yaklaşım olacaktır.
3.1.
Ergenlik Kavramı ve Evlilik Ehliyeti
İslam fıkhına göre evliliğin
geçerlilik şartlarından biri, tarafların büluğa (ergenliğe) ermiş olmasıdır.
Fakat bazı mezheplerde, velinin izniyle ergenlikten önce nikâh akdi yapılması,
fakat zifafın büluğdan sonra gerçekleştirilmesi caiz görülmüştür. Bu uygulama,
fıkhî literatürde "velâyet-i icbâr" kapsamında değerlendirilir. Ancak
İmam Ebû Hanîfe gibi bazı fakihler, nikâh akdine ehliyet için yalnızca biyolojik
değil, aynı zamanda aklî rüştü de dikkate almışlardır.
Hanefî mezhebine göre:
“Evlilik, büluğla birlikte rüşt
şartına bağlıdır. Henüz rüşde ermemiş kimseler için velî izni gerekir ve bu
evlilik menfaat unsuru taşımalıdır.”
Bu çerçevede, Hz. Âişe’nin nikâhının
çocuk yaşta gerçekleşmiş olması durumunda dahi, bu evliliğin zifafla
tamamlanması onun büluğa erdiği yaşa denk gelir. Dolayısıyla İslam hukuku
açısından evlilik akdi değil, zifafın zamanı, bireyin fiziksel ve psikolojik
yeterliliği bakımından esas alınmıştır.
3.2.
Dönemin Toplumsal Normları
7. yüzyıl Arap yarımadası gibi sıcak
iklimli bölgelerde biyolojik ergenlik yaşı, günümüzden daha erken
gerçekleşmekteydi. Bu durum hem antropolojik hem de tıbbi araştırmalarla da
desteklenmektedir. Ayrıca kadınların evliliği ve doğurganlık çağı çok daha
erken yaşlarda başlamakta; bu da sosyal olarak normal kabul edilmekteydi.
Nitekim sadece İslam toplumunda değil, o dönemin Bizans, Sasani ve Yahudi
toplumlarında da erken yaşta evlilik oldukça yaygındı.
Ayrıca kabile toplumlarının sosyal
dokusunda evlilikler sadece bireyler arası özel bir birliktelik değil, aileler
arası siyasi ve sosyal ittifak anlamı da taşımaktaydı. Hz. Âişe'nin Hz.
Peygamber ile evlenmesi, sadece bir eş seçimi değil, aynı zamanda Hz. Ebû Bekir
ile olan güçlü dostluğu pekiştiren bir sembol niteliği taşımaktadır.
3.3.
Hz. Peygamber’in Genel Evlilik Profili
Hz. Peygamber’in evlilik hayatı
incelendiğinde, hayatının büyük kısmını tek eşli olarak geçirdiği
görülmektedir. Hz. Hatice ile 25 yıl süren evliliği sırasında başka bir evlilik
yapmamış, Hz. Hatice’nin vefatından sonra ise daha çok sosyal ve siyasi
nedenlere dayalı evlilikler yapmıştır. Bu evliliklerin neredeyse tamamı dul,
yaşça büyük ya da çocuklu kadınlarla yapılmıştır. Dolayısıyla Hz. Âişe evliliği,
Hz. Peygamber’in özel bir eğilimini değil, istisnai bir durum olarak
değerlendirilmelidir.
Bu durum, onun şahsiyetinde
çocuklara yönelik herhangi bir olumsuz yönelimin değil, o dönemin sosyal
teamüllerinin, ailevi-siyasi stratejilerin ve fıkhî kabullerin belirleyici
olduğunu ortaya koymaktadır.
3.4.
Modern Eleştirilere Tarihsel Bağlamla Cevap
Modern zamanlarda Hz. Âişe’nin yaşı
üzerinden yapılan eleştirilerde çoğu zaman, bugünkü “çocukluk” anlayışı esas
alınmakta ve tarihsel şartlar göz ardı edilmektedir. Oysa tarihsellik ilkesine
göre bir eylem, ait olduğu bağlamda değerlendirilmelidir. Sosyal bilimlerde
sıkça vurgulanan "tarihsel görecelilik" ilkesi, kültürel olguların
evrensel normlarla değil, kendi çağlarının şartlarıyla anlaşılmasını zorunlu
kılar.
Bu sebeple Hz. Âişe’nin evliliği, çağdaş çocuk evlilikleriyle benzeştirilmemeli, bağlamsal olarak değerlendirilmeli ve Hz. Peygamber’in bu evliliği gerçekleştirme tarzı, onun genel hayat ahlâkı ve toplumsal sorumluluğu çerçevesinde ele alınmalıdır.
4.
Modern Yaklaşımlar ve Eleştiriler
Hz. Âişe’nin evlilik yaşı, modern
çağda özellikle seküler hukuk sistemleri ve çocuk hakları açısından
tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların merkezinde, Hz. Peygamber’in
evlilik pratiğinin günümüz değerleriyle uyuşup uyuşmadığı sorusu yer
almaktadır. Konu, sadece İslam karşıtı söylemlerce değil, aynı zamanda bazı
Müslüman entelektüeller tarafından da farklı bir bakış açısıyla ele
alınmaktadır. Bu bölümde, hem oryantalist yaklaşımlar hem de Müslüman
düşünürlerin modern okumaları değerlendirilecektir.
4.1.
Oryantalist Yaklaşımlar
19. ve 20. yüzyılda İslam dünyasını
inceleyen bazı oryantalistler, Hz. Âişe’nin yaşı üzerinden Hz. Peygamber’in
şahsiyetini sorgulamış ve onu Batı’nın modern değer yargılarına göre yargılamaya
çalışmıştır. Özellikle William Muir, David Margoliouth, Montgomery Watt gibi
isimler, bu evliliği "pedofili" gibi ağır ithamlarla
değerlendirmiştir.
Bu yaklaşım hem metodolojik hem de
tarihsel olarak sorunludur. Zira tarihsel olayları çağdaş değer yargılarıyla
değerlendirmek anakronik bir hatadır. Nitekim aynı dönemlerde Avrupa
toplumlarında da küçük yaşta evlilikler, hem aristokrasi hem de köylü sınıfı
arasında yaygın bir uygulamaydı. Bu durum, erken yaş evliliklerinin yalnızca
İslam toplumlarına özgü olmadığını, genel olarak insanlık tarihine ait bir
pratik olduğunu göstermektedir.
Ayrıca oryantalist çalışmaların
çoğunun, Hristiyan teolojik yaklaşımının etkisiyle şekillenmiş olması,
tarafsızlık açısından soru işaretlerine yol açmaktadır. Bu nedenle Hz. Âişe’nin
evliliğini merkeze alarak Hz. Peygamber’in karakterine yönelik oluşturulan
negatif imaj, hem akademik etik açısından hem de bilimsel nesnellik ilkesi
bakımından eleştiriye açıktır.
4.2.
Müslüman Aydınların Eleştirileri ve Yorumları
Çağdaş dönemde bazı Müslüman
araştırmacılar da bu konuya eleştirel bir perspektifle yaklaşmıştır. Özellikle
Mahmud Ebû Reyye, Muhammed Gazâlî, Fazlur Rahman, İlhami Güler gibi isimler,
Hz. Âişe’nin yaşıyla ilgili rivayetlerin sahih kabul edilse dahi tarihsel
bağlamda yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu yaklaşımlar,
rivayetlerin mutlak doğru kabul edilmesi yerine tarihsel verilerle yeniden
okunmasını önermektedir.
Örneğin İlhami Güler, “Hz.
Peygamber’in evliliklerinin çoğunun dul ve yaşça büyük kadınlarla olması, onun
bu konuda istisnai bir tutuma sahip olmadığını göstermektedir” diyerek, Hz.
Âişe ile evliliğin farklı dinamiklerle açıklanabileceğini belirtir.
Bununla birlikte birçok klasik âlim,
bu tür eleştirileri zayıf bulmuş ve sahih hadis rivayetlerinin dışına çıkmayı
tehlikeli bulmuşlardır. İbn Hacer, Nevevî, İbn Kayyım el-Cevziyye gibi âlimler,
Hz. Âişe’nin yaşını belirten rivayetleri tereddütsüz kabul etmiş ve bunun
herhangi bir ahlaki zaaf barındırmadığını ifade etmişlerdir.
4.3.
Uluslararası İnsan Hakları Belgeleri ve “Çocuk” Tanımı
Bugünkü uluslararası normlar,
özellikle Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989) çerçevesinde
"18 yaş altı birey"i çocuk kabul etmektedir. Bu tanım, evrensel
değil, modern döneme özgü bir sosyal inşadır. Oysa 7. yüzyıl Arabistan’ında
ergenliğe eren bir kız, toplumsal olarak "kadın" sayılmakta, aile
kurma ve sosyal sorumluluk üstlenme bakımından yeterli görülmekteydi.
Dolayısıyla Hz. Âişe’nin evliliğini
bu sözleşme kriterlerine göre değerlendirmek, onun tarihî ve toplumsal
bağlamını görmezden gelmek olur. Ayrıca modern dönemde de bazı bölgelerde
-özellikle sıcak iklim kuşağında- biyolojik gelişim daha erken yaşlarda
tamamlandığı için, evlilik yaşı da farklılık arz etmektedir.
4.4. Hz. Peygamber’in Evlilik Pratiklerinin Bütüncül Okunması
Hz. Peygamber’in evlilik hayatı
bütünüyle değerlendirildiğinde, onun kadınlara yönelik saygılı ve adaletli
tutumu, genç eşini koruyup eğitici bir yaklaşımla yetiştirmesi ve hiçbir eşine
zorbalık yapmaması, bu evliliğin modern çağın "çocuk istismarı"
algısıyla bağdaşmadığını gösterir. Nitekim Hz. Âişe, sonraki yıllarda İslam
ilim geleneğinde öne çıkan en etkili kadın âlimlerden biri olmuş, 2000'den
fazla hadis rivayet etmiş ve büyük sahâbîler tarafından kendisine
danışılmıştır.
Bu durum, onun evlilik süreci
sonrasında ezilen veya mağdur edilen biri olmadığını, aksine ilmi, ahlakı ve
toplumsal katkısıyla parlayan bir figür olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Hz. Âişe’nin evlilik yaşı, İslam
tarihi literatüründe sahih hadislerle sabit bir bilgi olarak aktarılmış olsa
da, bu bilginin anlamlandırılması hem rivayetlerin mahiyeti hem de tarihî
bağlam açısından dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır. Bu çalışmada görüldüğü
üzere, hadis kaynaklarında yer alan “altı yaşında nikâh, dokuz yaşında zifaf”
bilgisi sened açısından güvenilir olsa da, metin tenkidi, tarihî veriler ve
kronolojik analizler bu rivayetin yorumlanabilir olduğunu göstermektedir.
Hz. Âişe’nin yaşına dair farklı
tarihsel ipuçları, onun evliliği sırasında klasik kaynaklarda rivayet edilenden
daha büyük yaşta olabileceğine işaret etmektedir. Esmâ bint Ebî Bekir’in yaşı,
Mekke dönemine dair Hz. Âişe’nin hatıraları, savaşlara katılımı ve nişan
geçmişi gibi veriler, bu konuda daha esnek bir okumanın mümkün olduğunu ortaya
koymaktadır.
Bununla birlikte, erken yaşta
evliliğin dönemin Arap toplumu için olağan ve normatif bir uygulama olduğu da
unutulmamalıdır. Hz. Âişe’nin evliliği ne tekil bir istisna ne de bir ahlâk
dışı durum olarak değerlendirilmelidir. Aksine, bu evlilik, bir Peygamberin
toplumsal şartlar içinde gerçekleştirdiği meşru bir birliktelik olup, modern
çağın değer yargılarıyla yargılanması anakronik bir hata olacaktır.
Oryantalist çevrelerin bu evlilik
üzerinden Hz. Peygamber’e yönelttiği ithamlar ise, tarihsel bağlamı göz ardı
eden indirgemeci ve ideolojik okumaların bir sonucudur. Buna karşılık, bazı
Müslüman entelektüellerin alternatif tarihsel veriler ışığında getirdiği
eleştiriler, rivayetlerin daha derinlikli anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ancak
burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, Hz. Peygamber’in evlilik
hayatını bütüncül ve dengeli bir şekilde değerlendirmektir. Zira onun eşlerine
karşı sergilediği yüksek ahlak, adalet, nezaket ve eğitimci kimliği,
evliliklerinin arka planını doğru anlamamız açısından belirleyici olmalıdır.
Sonuç olarak, Hz. Âişe’nin yaşı
üzerinden yürütülen tartışmaların, sadece bir sayısal veriye değil, aynı
zamanda tarihsel koşullara, toplum yapısına, dinî geleneklere ve Hz.
Peygamber’in ahlâkî bütünlüğüne odaklanarak ele alınması elzemdir. Aksi
takdirde, hem rivayet ilminin değeri zedelenmekte hem de Peygamberimizin
örnekliği eksik ya da hatalı anlaşılmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder