İSLAM
AİLE HUKUKU
1.1.
Tanımı ve Mahiyeti
Lügat ve Terim Anlamı
Arapça kökenli olan
"nikâh" (نِكَاح) kelimesi, sözlükte
“buluşturmak, birleşmek, cinsel ilişki kurmak” anlamlarına gelir. Fiil formunda
genellikle cinsî birleşmeyi ifade ederken, fıkıh literatüründe şer‘î bir akdi
ifade etmek üzere teknik anlam kazanmıştır.
İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab adlı
eserinde nikâh kelimesini hem “zihni ve kalbi birleştiren bir bağ” hem de
“fiziksel birleşme” anlamında kullanıldığını kaydeder.
Ancak fıkıhçıların çoğunluğu, bu
kelimenin cinsî münasebet değil, o münasebeti helal kılan akdi ifade ettiğinde
ittifak halindedir. Bu nedenle, nikâhın terim anlamı genellikle şöyle tarif
edilir:
Fıkhî Tanımı
Hanefîlere göre: “Nikâh, erkeğin, kadının bedeninden meşru şekilde faydalanmasına
müsaade eden bir akittir.”
Şafiî ve Hanbelîlere göre: “Nikâh, evlenme niyetine binaen yapılan icap ve kabul ile kurulan
bir akittir.”
Malikî mezhebinde nikâh; ibadet yönü de olan bir akit olarak görülür. Malikî
âlimleri nikâhı sadece sözleşme değil, aynı zamanda toplumsal, ahlaki ve dinî
yönleri olan bir “muâhede” olarak değerlendirir.
1.2.
Evlilik Öncesi İlişkiler
İslam hukuku, aile kurumu açısından
en hassas dönemlerden biri olan evlilik öncesi süreci belirli ilkeler
çerçevesinde disiplin altına alır. Bu dönem, tarafların evlenme niyetlerini
netleştirdikleri, birbirlerini tanımaya çalıştıkları ve evlilik için zemin
oluşturdukları bir geçiş safhasıdır. Bu safhada dinî sınırların ihlâl
edilmemesi esastır.
1.1.1.
Denklik (Kefâet)
Kefâet, evlenecek taraflar arasında
dinî, ahlaki, sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan uyumun sağlanmasını ifade
eder. Asıl amacı, taraflar arasında anlaşmazlıkların ve aileler arası
ihtilafların önüne geçmek, evliliğin selametini korumaktır.
Hanefîler, kefâeti evliliğin geçerlilik şartı değil; “velinin evliliğe
müdahale edebileceği bir gerekçe” olarak görür. Yani kızın ailesi dengi olmayan
biriyle yapılan evliliğe itiraz edebilir.
Şafiî ve Hanbelîler, kefâeti daha çok erkek açısından değerlendirirler; kızın sosyal
statüsüne denk biriyle evlendirilmesi gerektiğini savunurlar.
Malikî mezhebi, kefâeti ahlaki ve dindarlık boyutuna indirger.
Kefâet ölçütleri:
Din: Müslüman olmayan biriyle evlilik (kadın açısından) geçersizdir.
Nesep: Asil – mevali ayrımı özellikle klasik toplumlarda belirgindir.
Meslek: Toplumda küçük düşürücü görülen bazı meslekler denk sayılmaz
(çöpçülük, hamamcılık gibi).
Mali durum: Erkek, kadının nafakasını sağlayabilecek güçte olmalıdır.
1.1.2.
Görüşme (Mülâkât)
Evlilik düşünen tarafların birbirini
görmesi ve tanıması dinen teşvik edilmiştir. Ancak bu görüşmenin, şer‘î
sınırlar çerçevesinde, mahremiyet kurallarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi
gerekir.
Hz. Peygamber, bir sahabeye hitaben: “Evlenmeyi düşündüğün kadına bak. Bu, aranızdaki sevgi ve bağlılığı artırır.”
Fıkhî hükümler:
Erkek, evlenmek istediği kadına
yüzüne ve ellerine bakabilir. Çünkü güzellik ve yapı hakkında fikir verir
(Hanefî, Şafiî). Kadın da aynı şekilde erkeği görebilir. Görüşme, halvet (baş
başa kalma) oluşturmayacak şekilde, üçüncü kişinin gözetiminde ve niyetle
sınırlı yapılmalıdır.
1.1.3.
Nişan (Hıtbe)
Nişan, evlenme niyetiyle yapılan bir
“ön sözleşme”dir. Ancak nikâh akdi değildir ve hukukî bağlayıcılığı sınırlıdır.
Nişanlılık, taraflara evlilik zorunluluğu getirmez. Fıkıh açısından, nişan
sırasında taraflar birbirine mahrem olmaya devam eder. Aralarında evliymiş gibi
davranmaları caiz değildir. Nişan bozulduğunda verilen hediyeler, hibe mi,
icâre mi olduğu tartışmasına göre değerlendirilir:
Hanefîler, açıkça mehir olarak verilmemişse nişan hediyeleri geri alınamaz. Şafiî
ve Malikîler, örf ve niyet göz önüne alınarak geri alınabileceğini
belirtir.
Yasak fiiller:
Nişanlılık sürecinde çiftlerin
birlikte tatile gitmesi, aynı evde kalmaları, el ele tutuşmaları gibi
uygulamalar İslam hukukunda meşru görülmez.MNişanlı kızın, başka taliplere
karşı korunması için açıkça ilan edilmesi tavsiye edilir. Hz. Peygamber şöyle
buyurur: “Biriniz, kardeşinin talip olduğu kıza talip olmasın”
1.3.
Nikah Akdinin Unsurları
İslam hukukunda nikah, sıradan bir
sosyal sözleşme değil; hem dinî hem de hukukî sonuçlar doğuran bir akittir. Bu
akdin geçerli olabilmesi için bazı temel unsurların bulunması gerekir. Bunlar,
taraflar ve irade beyanıdır. Bu iki unsur bulunmadıkça nikah akdi gerçekleşmez.
1.3.1.
Taraflar
Nikah akdinin tarafları, evlenecek
olan bir erkek ve bir kadındır. Bu iki tarafın yanı sıra velî, vekil, şahitler
gibi yardımcı unsurlar da devreye girebilir. Ancak asli unsur, evlenecek erkek
ve kadındır.
1. Tarafların Ehliyet Durumu
Nikahın taraflarının, nikah akdi
yapabilecek ehliyete (hukukî yeterliliğe) sahip olması gerekir. Bu bağlamda; tam
ehliyetli kişiler: Akıl ve bulûğ çağına ulaşmış olanlar. Eksik
ehliyetliler: Bulûğa ermiş ama bazı tasarruflardan mahrum olanlar (örneğin
sefih, vesayet altındaki biri). Ehliyetsizler: Küçük çocuklar ve akıl
hastaları. Bu kişiler adına velileri veya vasileri nikah akdini yapabilir.
2. Veli ve Vekil
Hanefîlere göre, Akıl-bâliğ olan kadın, kendi nikâhını kendisi akdedebilir. Velinin
izni şart değildir. Şafiî, Malikî ve Hanbelîlere göre, Kadın
kendi nikâhını yapamaz, mutlaka velisi aracılığıyla evlenmelidir.
3. Farklı Din Mensupları Arasında
Nikah
Müslüman bir erkeğin, ehli kitap
(Yahudi veya Hristiyan) bir kadınla evlenmesi caizdir. Müslüman bir kadının
gayrimüslim erkekle evlenmesi ise ittifakla haramdır.
1.3.2.
İrade Beyanı
Nikah akdi, icap (teklif) ve kabul
(onay) olmak üzere iki yönlü bir irade beyanıyla gerçekleşir. Bu beyan açık,
ciddi ve aynı mecliste olmalıdır.
1. İcap ve Kabulün Şartları
İcap ve kabulün lafzen (sözlü)
yapılması esas alınır. Ancak bazı mezheplerde yazılı ya da fiilî yollar da
geçerli sayılmıştır (örf ve niyetle birlikte). Beyanlar, şartsız, kayıt
koymadan ve oyun kastı olmadan yapılmalıdır.
Örnek: “Seni kendime eş olarak
aldım” – “Ben de kabul ettim” gibi açık ifadeler kullanılır.
2. Meclis Birliği
İcap ve kabul aynı toplantı veya
konuşma akışı içinde gerçekleşmelidir. Araya başka bir iş veya konuşma girmesi
hâlinde, bazı mezheplerce akit fesada uğramış sayılır.
3. Dil ve Anlayış
Tarafların kullandığı dilin,
birbirleri tarafından anlaşılabilir olması gerekir. İşaret dili ya da tercüman
yoluyla yapılan beyanlar da geçerlidir.
4. Oyun, Cebir ve Zorlama
Ciddi olmayan (oyun, mizah, alay)
ifadelerle yapılan nikah beyanları Hanefîlerce geçerli sayılabilir, ancak bu
tartışmalıdır. Zorla yapılan nikah (ikrah altında) geçersizdir. Klasik
fıkıhçılar zorlamanın derecesini esas alır: Can tehdidi altında yapılan nikah
muteber değildir.
1.4.
Nikah Akdinin Şartları
Nikah akdi, sadece tarafların
karşılıklı rızasıyla kurulmaz; bu rızanın geçerli olabilmesi için birtakım
şartların da sağlanmış olması gerekir. Fıkıh usulünde bu şartlar dört grupta
incelenir: İn‘ikad şartları (akitin kurulabilmesi için ön
şartlar), Sıhhat şartları (nikahın geçerli sayılması için
gereken şartlar), Nefaz şartları (nikahın
uygulanabilirliği), Lüzum şartları (nikahın bağlayıcılığı)
1.4.1.
İn‘ikad Şartları
Nikah akdinin oluşması için zaruri
olan kurucu şartlardır. Bu şartlar gerçekleşmediği takdirde nikah hiç kurulmuş
sayılmaz (bâtıl olur).
1.4.1.1. Temyiz
Tarafların temyiz gücüne, yani iyiyi
kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilecek akıl seviyesine sahip olması gerekir.
Genellikle 7 yaş ve üzeri çocuklar temyiz kudretine sahip kabul edilir. Hanefîler,
temyiz kudreti olan çocuğun evliliğine veli rızasıyla izin verir. Ancak
çocukların doğrudan nikah akdi yapmaları muteber sayılmaz.
1.4.1.2. Meclis Birliği
İcap ve kabulün aynı oturum içinde
ve kesintisiz bir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Araya başka bir konu girerse,
icap ve kabul birbirinden kopmuş sayılır. Şafiî mezhebi, bu
konuda daha katı davranır. Hanefîler, icap ve kabul arasında kısa
bir duraksamaya tolerans gösterir.
1.4.1.3. Evlenme Engelinin Olmayışı
Taraflar arasında geçici ya da
sürekli bir evlilik engelinin bulunmaması gerekir:
Sürekli engeller: Nesep, süt hısımlığı, sıhrî hısımlık.
Geçici engeller: Başkasının nikâhında olma, iddet süresinde bulunma.
Bu engellerin varlığı, akdi bâtıl
(geçersiz) veya fasid (bozuk) hâle getirir.
İcap ve kabul, şartsız ve kayıtsız
yapılmalıdır. Örneğin: “Eğer ailem kabul ederse seninle evlenirim” gibi
ifadeler geçersiz sayılır.
Nikahın kesinlik ve süreklilik arz
etmesi esastır.
1.4.2.
Sıhhat Şartları
Nikah akdinin şer‘î ve hukukî
sonuçlar doğurabilmesi için gerekli şartlardır. Bu şartlar sağlanmadığında
nikah ya fasid olur ya da geçersiz sayılır.
1.4.2.1. Şahitler veya İlan
Hanefîler: En az iki erkek veya bir erkek iki kadın Müslüman şahidin
huzurunda nikah kıyılmalıdır. Aksi takdirde nikah fasid olur.
Şafiî ve Malikîler: Nikahın ilan edilmesini şart koşar.
Hadis dayanağı: “Şahit olmadan nikah
olmaz.”
1.4.2.2. Evlenme Engelinin Olmayışı
Bu, hem in‘ikad hem de sıhhat şartı
olarak tekrar vurgulanır. Sürekli evlenme engelleri nikahı bâtıl kılar. Geçici
engeller ise fasidliğe sebep olur.
1.4.2.3. İkrah ve Cebrin Olmaması
Zorla ve tehdit altında yapılan
evlilikler geçerli değildir. Fıkıh mezhepleri arasında ikrahın tanımında
farklılıklar olsa da genel kanaat şudur: Şiddetli ikrah (ölüm
tehdidi, ağır fiziksel zarar) varsa nikah geçersizdir. Hafif ikrah
(psikolojik baskı) durumunda ise mezhepler ihtilaflıdır. Hanefîler bu tür
nikahı geçerli sayabilir, ancak ahlaki olarak kınar.
1.4.3.
Nefaz Şartları
Nikahın kurulmuş ve sahih olmasına
rağmen, hemen hüküm doğurabilmesi için gerekli olan şartlardır. Veli izniyle
evlenen küçük bir kızın nikahı geçerlidir ama nafiz değildir; velinin izni veya
reşit olduktan sonra kendi onayı gerekir. Aksi durumda bu nikah, onaylanıncaya
kadar mevkuf (askıda) kalır.
1.4.4.
Lüzum Şartları
Nikah akdinin taraflar açısından
bağlayıcılık kazanması için gereken şartlardır. Bu şartlar oluşmamışsa, akit
tek taraflı feshedilebilir. Örneğin: Akıl-bâliğ olan bir kızın nikâhını velisi
izinsiz yaptıysa, bu nikah geçerli olabilir ama taraf feshedebilir.
Kadının evlendirilmesinde denkliğin
gözetilmemesi hâlinde de, velinin fesih hakkı olabilir.
1.5.
Ehliyet
Genel Tanım
Fıkıh ilminde ehliyet (أهلية), bir kişinin şer‘î sorumluluk üstlenme ve hukukî tasarruflarda
bulunabilme yeterliliğidir. Nikah akdinde ehliyet, tarafların bu akdi geçerli
şekilde gerçekleştirme yeterliliğine sahip olup olmadıklarını belirlemek
açısından büyük önem taşır.
Ehliyet iki kısımdır: Ehliyyetü’l-vücûb
(haklara sahip olabilme ehliyeti) ve Ehliyyetü’l-edâ (haklarını
kullanabilme ve borç altına girebilme ehliyeti)
Nikah akdi bağlamında esas olan, edâ
ehliyetidir. Çünkü nikah, doğrudan tarafların iradelerine dayalı bir akittir.
1.5.1. Ehliyet Açısından Kişiler
1.5.1.1. Tam Ehliyetliler
Tanım: Akıl sağlığı yerinde ve bulûğ çağına ermiş kişilerdir.
Nikah Ehliyeti: Bu kişiler kendi adlarına doğrudan nikah akdi yapabilirler.
Kadınlarda: Hanefî mezhebine göre, akıl-baliğ bir kadın kendi nikahını
kıyabilir. Ancak Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre kadın için velinin
izni şarttır.
1.5.1.2. Eksik Ehliyetliler
Tanım: Akıl sağlığı yerinde, ancak bulûğ çağına ermemiş ya da bazı hukukî
işlemleri yapma yetkisi sınırlandırılmış kişilerdir.
Örnekler: Mümeyyiz küçük (örneğin 10
yaşında bir çocuk), Sefih (mallarını israf eden kişi)
Nikah Ehliyeti: Bu kişiler, doğrudan nikah akdi yapamaz. Ancak velilerinin veya
vasilerinin onayıyla nikahları geçerli olabilir.
Velinin tasarrufu maslahat esasına
dayanmalıdır. Velinin keyfi olarak evlendirme hakkı yoktur.
1.5.1.3. Ehliyetsizler
Tanım: Temyiz kudreti olmayan küçük çocuklar veya akıl hastalarıdır.
Nikah Ehliyeti: Bu kişiler evlenemez. Ancak bu kişiler adına veli ya da vasi
maslahat esasına göre nikah akdi yapabilir.
Bu tür nikahlar, mevkuf olur; yani
taraflar reşit olduklarında kabul veya reddetme haklarına sahiptirler
(hıyârü’l-bülûğ).
1.6.
Velayet
Kavramsal Çerçeve
“Velayet (الولاية)”, sözlükte bir işte yetki sahibi olma, gözetme ve koruma
anlamlarına gelir. Fıkıh terminolojisinde ise, bir kimsenin mal veya şahsı
üzerindeki tasarruf yetkisidir. Nikah bağlamında velayet, evlenme ehliyeti
sınırlı olan kişilerin evlendirilmesinde, veliye tanınan tasarruf hakkıdır.
Nikahta velayet, özellikle kadınlar
ve çocuklar açısından önem taşır. Fıkıhçılar, kadının evlendirilmesi konusunda
velinin yetki sahibi olup olmadığı meselesini detaylıca tartışmışlardır.
1.6.1.
Veliler
Veliler, belli bir hısımlık ilişkisi
ve sıralamaya göre belirlenir. Fıkıh mezhepleri, velilerin kimler olabileceği
konusunda genel bir mutabakata sahiptir.
Veli Olma Sıralaması (Hanefî Mezhebine Göre): Baba,Dede (babanın babası), Erkek kardeş
(aynı anne babadan), Baba bir erkek kardeş, Erkek kardeşin oğlu, Amca, Amcanın
oğlu, Hakim (kadı),
Bu sıra velâyet-i nesep (soy
velayeti) kapsamındadır. Eğer bu sıradakiler yoksa ya da reddederse, velâyet-i
kazâ (kadı velayeti) devreye girer.
Mezheplerin Veli Sıralaması Yaklaşımı
Hanefîler, bu sıralamayı kabul eder
ancak baliğ bir kadının evlenmesinde velinin iznini şart koşmaz. Şafiî, Malikî
ve Hanbelîler, veli olmadan kadın nikah akdi yapamaz der. Bu mezhepler, veli
iznini geçerlilik şartı sayar.
1.6.2. Nikah Akdinde Velinin Yetkisi
1.6.2.1. Küçüklerin Evlendirilmesi
Henüz buluğa ermemiş çocukların
evlenmesi konusu, özellikle velayet bağlamında önemli bir tartışma alanıdır. Hanefîler,
küçük çocuğun velisi (özellikle baba) tarafından evlendirilmesini caiz görür.
Ancak çocuk baliğ olduğunda bu evliliği kabul etmeme hakkına sahiptir (bu hakka
hıyârü’l-bülûğ denir). Şafiîler ise küçük çocukların
evliliğini sadece maslahat şartıyla kabul eder. Ergenliğe erişen çocuğun onayı
şarttır.
Günümüzde, maslahatın zamanla
değiştiği, küçük yaşta evliliğin ciddi toplumsal sorunlar doğurduğu dikkate
alınarak, bu hükümlerin örf ve hukuk sistemleriyle yeniden değerlendirilmesi
gerektiği ileri sürülmektedir.
1.6.2.2. Tam Ehliyetli Kadınların
Evliliğinde Velinin Yetkisi
Bu konu, mezhepler arasında
tartışmalı olup şu şekilde özetlenebilir:
Hanefî mezhebi: Baliğ ve akıllı bir kadın, kendi
nikâhını kıyabilir. Veliye danışmak dinî olarak tavsiye edilir, ancak zorunlu
değildir.
Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezhepleri: Kadının evliliğinde velisinin izni geçerlilik şartıdır. Veli
olmadan yapılan nikah akdi bâtıldır.
Farklı Nikah Türlerinde Veli Yetkisi
İcbar velayeti: Küçük veya bekâr kızın evlendirilmesinde velinin zorlayıcı
tasarruf yetkisi.
İhtiyarî velayet: Baliğa olmuş kızın evlendirilmesinde velinin izni önerilir ama
zorunlu değildir (Hanefî görüşü).
1.7.
Evliliğin Çeşitleri
İslam hukukunda nikah, yalnızca bir
sözleşme olarak değil; kurulduğu andaki geçerliliği, bağlayıcılığı ve
uygulanabilirliği bakımından çeşitli açılardan tasnif edilmiştir. Bu tasnif,
fıkhî sonuçları belirlemek ve muhtemel ihtilafları önlemek açısından önemlidir.
1.7.1.
Geçerlilik Bakımından
Bu ayrım, nikah akdinin temel
unsurlar ve şartlar açısından sahih (geçerli) olup olmadığını belirlemeye
yöneliktir.
1.7.1.1. Sahih Evlilik
Sahih nikah, hem in‘ikad (kurulma)
hem de sıhhat şartlarını taşıyan, dinen ve hukuken geçerli olan evliliktir. Şahitler
huzurunda kıyılmıştır, evlenme engeli yoktur, Taraflar ehliyet sahibidir, Mehir
belirlenmiş ya da mehr-i misil söz konusudur,
Sonuçları: Zifaf meşrudur, Mehir hakkı doğar, Nafaka, miras, nesep gibi
haklar geçerlidir.
1.7.1.2. Sahih Olmayan Evlilik
a) Bâtıl Evlilik: Kurucu unsur veya şartlardan biri eksiktir. Bu nikah türü
geçersizdir, hüküm doğurmaz. Mehir, nesep, miras hakkı doğmaz.
Örneğin: Mahremiyle (kardeş, hala
vs.) evlenmek, Süt emme yoluyla haramlık bulunan biriyle evlilik, Kadının nikah
altında veya iddet süresinde olması.
b) Fâsid Evlilik: İn‘ikad şartları tamdır ancak bazı sıhhat şartlarında eksiklik
vardır. Hanefîler bu ayrımı yapar.
Örnek: Şahit olmaksızın kıyılan
nikah.
Farkı: Zifaf gerçekleşmemişse
feshedilir; zifaf olmuşsa boşanma gerekir.
1.7.2. Bağlayıcılık Bakımından
Bu tasnif, nikahın taraflar
açısından tek taraflı feshedilip edilemeyeceğini belirlemek içindir.
1.7.2.1. Lâzım Evlilik
Nikah akdi kurulmuş ve artık
taraflar için bağlayıcı hâle gelmiştir. Taraflardan biri keyfî biçimde evliliği
sona erdiremez. Akıl-baliğ iki yetişkinin rızasıyla kıyılmış nikah buna
örnektir.
1.7.2.2. Gayr-i Lâzım Evlilik
Nikah kurulmuş olsa da fesih hakkı
olan bir taraf vardır. Bu genellikle taraflardan birinin nikahı velisi
vasıtasıyla yapması durumunda ortaya çıkar. Küçük yaşta evlendirilen çocuğun,
bulûğ çağına ulaştığında evliliği reddetme hakkı (hıyârü’l-bülûğ) vardır. Denk
olmayan bir evlilik yapılmışsa veli, fesh-i nikah talep edebilir (Hanefîlere
göre).
1.7.3.
Nefaz Bakımından
Nefaz, nikah akdinin kurulmasından
sonra onun hukukî sonuç doğurabilmesi ile ilgilidir.
1.7.3.1. Nâfiz Evlilik
Akdin geçerlilik ve sıhhat şartları
tamdır, ayrıca uygulanmasında hiçbir engel yoktur. Hemen hüküm doğurur: Mehir,
nafaka, cinsel birliktelik hakkı vb.
1.7.3.2. Mevkûf Evlilik
Henüz nefaz kazanmamış, yani askıda
olan evliliktir. Bir başka merciin (örneğin velinin) izni beklenmektedir.
Örneğin: Akıl-baliğ olmayan bir kız
çocuğunun nikahı, reşit olduğunda onaylanmazsa geçerli olmaz.
1.8.
Çok Evlilik
Kavramsal Çerçeve
Çok evlilik (taʿaddüdü’z-zevcât),
bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesidir. İslam hukuku, bu uygulamayı
belirli şartlara bağlayarak caiz, ancak mutlak olarak teşvik edilmiş bir durum
olarak değil, istisnaî ve ihtiyaç hâlinde başvurulacak bir ruhsat olarak
düzenlemiştir.
Kur’an-ı Kerîm’de bu konu doğrudan
şu şekilde ele alınır:
“Hoşunuza giden başka kadınlarla
ikişer, üçer, dörder olmak üzere evlenin. Eğer aralarında adaletli
davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir tane ile yetinin...”
(en-Nisâ, 4/3)
Tarihsel Arka Plan
İslam öncesi Arap toplumunda
erkeklerin sınırsız sayıda kadınla evlenmeleri yaygındı. İslam, bu durumu
sınırlamış ve ilk defa üst sınır koymuştur: dört kadın. Bu yönüyle çok evliliği
serbest bırakmak değil, disiplin altına almak ve hakkaniyet ölçüsüne bağlamak
hedeflenmiştir.
Şartları
İslam’da çok evlilik mutlak değil,
şartlı bir ruhsattır. Bu şartlar:
1. Sayı sınırı: En fazla dört kadınla evlenme hakkı vardır. Beşinci kadınla
evlenmek için mevcut eşlerden biriyle boşanma gerekir. Bu sınırlama bizzat Kur’an’la
sabittir (Nisâ, 4/3).
2. Adalet şartı: Eşler arasında maddi ve fiziksel adaletin sağlanması gerekir. Kur’an’da
bu konuda şöyle buyurulur: “Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında
adaletli davranamayacaksınız. Bari birine tamamen yönelip ötekini askıda
bırakmayın.”(en-Nisâ, 4/129)
NOT:
Adaletin kapsamı: Nafaka, giyim, barınma gibi maddî haklarda eşitlik şarttır. Sevgi
gibi duygusal alanlarda ise mutlak eşitlik değil, haksızlık yapmamak esastır.
3. Toplumsal maslahat: Çok evlilik sadece şahsî arzularla değil, toplumsal ihtiyaçlar ve
maslahatlar doğrultusunda caiz görülmüştür: Dul kadınların korunması, Yetimlerin
sahiplenilmesi, Savaş sonrası kadın nüfusunun artması gibi durumlar
1.9.
Mut‘a Nikahı
Tanımı
Mut‘a nikahı, sözlükte “faydalanma,
geçici süreli yararlanma” anlamına gelen “متعة” kökünden gelir. Fıkıhta ise, tarafların önceden belirlenmiş
bir süre ve mehir karşılığında evlenmeleri anlamında kullanılan özel bir nikah
türüdür. Bu evlilik, belirlenen sürenin sonunda otomatik olarak sona erer;
boşanmaya gerek duyulmaz.
Tarihî Arka Plan
Mut‘a nikahı, İslam’ın ilk
dönemlerinde, özellikle savaş ve sefer zamanlarında sınırlı ve geçici olarak
mübah görülmüş, bazı sahabilerce uygulanmıştır. Ancak daha sonra Hz. Peygamber
tarafından kesin olarak yasaklanmıştır. “Ey insanlar! Ben size mut‘ayı mübah
kılmıştım. Şüphesiz Allah onu kıyamete kadar haram kılmıştır.” Bu hadis,
mut‘anın önce mubah, sonra nesh edilen bir uygulama olduğunu göstermektedir.
Fakihlerin çoğunluğu, bu yasağın ebedî olduğunu kabul etmiştir.
Sünnî Mezheplerin Yaklaşımı
Hanefî : Haram, Hz. Peygamber’in yasakladığı sahih hadislerle sabittir.
Malikî: Bâtıl, Akitte süre belirlenmesi, nikahın sabitlik
özelliğine aykırıdır.
Şafiî: Geçersiz, Tarafların evliliğe süre koyması, nikahın
doğasına aykırıdır.
Hanbelî: Haram, Mut‘a nikahı, zinala
karıştırılabilecek mahiyette olduğu için reddedilmiştir.
Deliller:
"Nikâh ancak süreksiz olursa
meşrudur."
"Evlilik için süre belirlemek,
nikahı fâsid kılar."
"Nikah süreli olamaz; mutlaklık
(devamlılık) esastır."
Farklılaştırma: Mut‘a – Geçici
Evlilik – Gizli Nikah
Mut‘a: Süre belirlenmiş, taraflar bilgilendirilmiş, evlilik sonunda
otomatik biten evliliktir.
Geçici evlilik: Günümüzde bazı çevrelerce dinî nikah kisvesi altında yapılan,
fakat ne kadının hakkını ne çocukların hukukunu koruyan uygulamalardır.
Gizli nikah: Şahit olmaksızın, ilan edilmeden kıyılan evliliklerdir; Hanefîlere
göre fâsid, diğerlerine göre bâtıldır.
Günümüzdeki Tartışmalar
Bazı çevrelerde mut‘a nikahı,
öğrenciler arasında “alternatif evlilik” gibi sunulmakta ve suiistimal
edilmektedir. İslam hukukçularının çoğu, bu uygulamayı evlilik kurumu adına
tehlikeli ve zayıflatıcı bir unsur olarak görmektedir.
Mut‘a nikahı, kadının sosyal
güvenliği, nafaka hakkı ve çocukların nesebi açısından da sorunlar
doğurmaktadır.
1.10. Evliliğin Sonuçları
Evlilik akdi tamamlandıktan sonra
taraflara birtakım hak ve sorumluluklar yükler. Bunlar evlilik ilişkisinin
doğal sonucudur ve akdin sahihliği ile doğrudan bağlantılıdır. Hanefî mezhebine
göre bu sonuçlar özellikle mehir, nafaka, nesep, miras, mahremiyet, iddet,
velayet gibi konularda ortaya çıkar. Burada mehir ve nafaka üzerinde
durulacaktır.
1.10.1.
Mehir
Tanım
Mehir, erkeğin evlilik akdi
sebebiyle kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği maldır. Kur’an’da
“sadukât”, “ecr” veya “ucre” terimleriyle geçer (bkz. Nisâ, 4/4). Mehir,
kadının hakkıdır ve nikahın bir gereğidir.
1.10.1.1. Mehrin Üst ve Alt Sınırı
Hanefîlere göre alt sınır: 10 dirhem
(yaklaşık 30 gram gümüş). Üst sınır: Sınırsızdır, tarafların rızasına
bırakılmıştır. Hz. Ömer, çok yüksek mehirleri hoş karşılamamış ama
yasaklamamıştır.
1.10.1.2. Mehrin Konusu
Para, mal, hizmet, faydalanma gibi
şer‘en mübah ve değer taşıyan her şey olabilir. Haram veya belirsiz bir mal
mehir olamaz (örneğin içki, domuz, gasbedilmiş mal).
1.10.1.3. Mehrin Çeşitleri
Mehr-i Müsemma: Nikah sırasında miktarı belirlenen mehir.
Mehr-i Misl: Nikah sırasında belirlenmeyen, benzer kadınların mehri esas
alınarak belirlenen mehir.
Muaccel: Hemen ödenen mehir.
Mueccel: Sonradan ödenmek üzere ertelenmiş mehir.
1.10.1.4. Mehrin Sahibi
Mehri kadın bizzat kendisi alır.
Baba, eş veya başka biri bu hakka ortak olamaz. Kadın dilerse mehrinden
vazgeçebilir veya affedebilir.
1.10.1.5. Kadının Mehrin Tamamına
Hak Kazandığı Haller
Zifaf (cinsel ilişki) gerçekleşmişse,
Koca vefat etmişse, Kadın boşanmış ama zifaf gerçekleşmişse.
1.10.1.6. Kadının Mehrin Yarısına ve
Mut‘a’ya Hak Kazandığı Haller
Nikah yapılmış, mehir belirlenmiş,
ancak zifaf olmadan boşanma olmuşsa: kadın mehrin yarısını alır (Nisâ, 4/237).
Mehir belirlenmemiş ve zifaf olmadan
boşanma olmuşsa: kadına mut‘a (hediye) verilmelidir (Bakara, 2/236).
1.10.1.7. Mehrin Sakıt Olduğu Haller
Kadın zifaf olmadan boşanmayı talep
etmişse, Kadın mehrini bağışlamışsa, Nikah fesh edilmiş, cinsel ilişki
gerçekleşmemiş ve mehir belirlenmemişse.
1.10.2.
Nafaka
Tanım
Nafaka, erkeğin eşine evlilik
süresince sağlamakla yükümlü olduğu yiyecek, giyecek, barınma ve temel yaşam
giderleridir. Bu yükümlülük, evliliğin sonuçlarından biridir,
Kadın evlilik akdine uygun şekilde
kocasına teslim olmuşsa, Kadın, nüşûz (itaatsizlik) durumunda değilse.
Kapsamı
Zorunlu ihtiyaçlar: Yemek, kıyafet,
konut, ilaç. Nafakanın miktarı, kocanın mali durumuna göre belirlenir. (Talak,
65/7).
Özellikleri
Nafaka, kadının kişisel hakkıdır,
başkasına devredilemez. Geriye dönük nafaka talep edilemez (Hanefî görüşü).
Yorumlar
Yorum Gönder